Üniversitedeyken gittiğim bir yer vardı Maşukiye’de. Kahvaltısına hayran kalmıştım. Yaklaşık 2
senedir de ısrar ediyorum Orkun’a; “Hadi nolur kalk gidelim!” diye…
Amma
velakin ısrarlarım hep sonuçsuz kaldı, yol büyüdü de büyüdü gözünde.
Ta ki
ajans insanlarıyla kahvaltı yapma fikri gündeme gelene kadar.
Cumartesi
için planımızı yaptık. Sonra c.si ajansa gelmemiz gerekince plan cup! diye suya
düştü. Olsun dedik dişlerimizi sıkıp; “Pazar gideriiiiiz(!)”
Pazar
sabah erkenden koyulduk yola. Gittik gittik sonunda Subaşı Tesisleri’ne vardık.
Güzel bir köy kahvaltısı ettik. Ben en son 5 yıl önce gitmiştim ve açıkcası o zamanki
halini daha çok sevmiştim :)
Sonra buraya kadar gelmişken bir de Kartepe’ye gidelim dedik. En son geçen sene bu zamanlar Feyzalarla gimiştik. Dağ havası gerçekten bir başka dinlendiriyor ama hiç kar yoktu bu sefer. Teleferikle Geyik Alanı’na çıktık. Sıcak bir şeyler içip indik. Erken kalkan yol alırmış gerçekten... Kartepe’den çıkarken saat 2’ydi. Napsak napsak darken hadi dedik daha da aşağı inelim. İstikamet Sapanca :) Niyetimiz Sapanca Gölü’nün kenarında balık yemekti. Mekanist’ten birkaç yorum okuyunca vazgeçtik :) Şu teknoloji iyi bir şey mi kötü bir şey mi bazen düşünüyorum…
O zaman dedik dışarıda bu kadar yorulmak yeter. Arkadaşlarımızdan birine geçtik, balıklarımızı aldık. Güzelce bir masa etrafında hoş sohbet keyif yaptık…
Güzelim masa fotoğrafını silmişim buraya koyamadım :(
ama instagramda var :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder