Not: Bu bir iç dökme yazısıdır.
Daha büyürken bir meslek sahibi
olma zorunluğumuz başlamıştır.
Herhangi biri:
- Ne olacaksın büyüyünce?
- Astronot
- Aaa Astronot olmak biraz zor...
(yıkın hayaleri en baştan, bravo)
-
O
zaman gazeteci olurum.
İlkokul öğretmenim:
- Benim kızımı edebiyata
yönlendirin, spiker olcak o!
- O olur bak, spiker… Hoş, güzel
sevdim.
- Spiker olacağım ben!
Gel zaman git zaman:
Ne olacaksın
bakalım?
- Avukat!
- Olur olur, bu çeneyle senden iyi
avukat olur.
(Bu bir destek cümlesi mi,köstek cümlesi mi daha çözebilmiş değilim)
Böyle böyle ortaokula kadar
gelmişim. Ortaokul anket defterimi birkaç yıl önce buldum. Hayalinizdeki
meslekler kısmına baktım:
Avukat
Reklam yazarı
Psikolog
Ben ortaokuldayken reklam yazarlığından haberdarmışım.
Bakıyorum da istediğim mesleklerin
tamamı sözel zeka gerektiren şeyler. Ama ben super liseye giden super zeka (!)
bir öğrenci olduğum için okulum bana dedi ki;
- Aaa Mervecim sen o kadar super
liseyi kazanmışsın, olur mu öyle sözel sınıfa gitmen, hatta o kadar olmaz bir şey ki bu biz sizin gibi super
zekalara (!) sözel sınıf bile açmıyoruz. Buyur seni paşa paşa matematiğe
alalım! Sisteme bakın!
Gittim paşa paşa matematik
sınıfına, ömrümden ömür çalan matematik sınavlarına çalıştım 3 yıl, ağlaya
ağlaya hem de. O kadar yeteğim yok ki matematiğe… Öyle böyle geçti lise de
üniversiteye de matematikten hazırlanmak zorunda kalınca bi ömür daha harcadım
resmen. Dersler dersanaler... Yok olmuyo anlamıyorum anlamak istemiyorum
yapamıyorum!
Ve tabii ki ilk yıl kazanamadım
üniversiteyi…
Hadi bi sene daha Merve!
Ama zaten istediğim mesleği
seçemiyorum ki!
Zaten reklamcı olmak istiyorum.
Bak daha ortaokulda seçmişim!
Ama yooook olur mu hiç?
- "Reklamcılık meslek mi kızım,
kolunda bi altın bileziğin olsun." dedi annem...
Çok tartıştık, yok, hiç fikri
değişmedi.
E ama bende matematik zekası
zaten yok, olmuyor. Bu sefer gözüm kara sözelden hazırlanacağım dedim. Ortak
alanda olduğu için seçebilme hakkım olan tek bir alan var edebiyat! Istediğim
mesleklere puanım hayli hayli yeterken ben sırf sözel çıkışlı olmadığım için
daha da zorlayıp tek bölümden edebiyat fakültesini kazandım! Ve yine
sözelcileri geride bırakma mecburiyetim olduğu için matematik de çözerek…
2 senelik yoğun tempo sonucu 10
net yapabildim.
Olmayınca olmuyor işte!
Ve edebiyat fakültesi maceram
başladı.
Aman Allahım o ne zor 4 yıl!
Osmanlıca, Farsça, Çağatayca, garip garip
hayatımın hiçbi döneminde lazım olmayacak diller, alfabeler için sabahlara
kadar deli gibi ders çalıştığımı hatırlıyorum.
Orhun kitabelerini okudum ya, nece olduğunu bile hatırlamıyorum şimdi.
(Ama Türkçesini herkes okumalı, çok farklı ve doğru bakış açıları var, zekice…
Aklımda kalan en bilge öğüt;
Çocuğun babasını ancak anası bilir! Nasıl bir kıvrak zeka sözü!)
Üniversite biterken bütün
arkadaşlarım harıl harıl KPSS çalışıyordu ben hiç oralı olmadım. Artık bu boş
tempodan kurtulmak istiyordum. Üzülüyordum kendime yıllar yılı zaten o kadar
çok gereksiz şey yüklemiştim ki beynime, o kadar boşuna yorulmuştum ki…
Tek
dersten, kapristen kaldığım kar kış gittiğim bütünlemeleri düşününce hala
sinirlerim zıplıyor!
Aklımda ne yapcağıma dair pek bi
fikir yok… Ben de bilmiyorum nolcak ama okul bitiyor. Reklamcılıkla ilgili pek
bir çevrem yok. Üniversiteyi kazandığımda kuzenimin eşi aracılığıyla Serdar
Erener’le tanışmıştım.
Bir de o sordu malum soruyu;
- Ne
olacaksın?
- öğretmen olabilirim, editör
olabilirim, okulda kalabilirim diye uzak - yakın aklıma gelenleri sayarken
lafımı kesip reklamcı olabilirsin dedi!
- Yaaaa dedim.
- Tabii dedi. Bol bol kitap oku,
dilini geliştir bunlar çok önemli. Sonra da gel yazları burada staj yap; iş,
yerinde öğrenilir. Ve unutma çalışana her zaman ekmek var!
Bu konuşmasını hiç unutmadım ama
çok girişken bir yapım olmadığı için de peşine düşmedim o geçen 4 yılda.Sonra çok pişman oldum ama o kadar
içten istediğim bir şeydi ki bu Allah bana ikinci bir şans verdi.
O kısım benim için çok güzel, çok
özel…
Hayatıma “Yaz” dokundu ve ben bir yaz günü hayalimi gerçekleştirmiş oldum.
Belki başka şekillerde de yolum buraya çıkabilirdi ama bu gelişin hissi öyle güzel ki hala
düşündükçe bu şekilde oluşuna şükrediyorum içim mutlulukla doluyor!
Fırsat bulur bulmaz 3 yıllık reklamcılık
maceramı da anlatacağım.
Şimdilik bu kadar :)